Bu sitenin esas amacı, Ahmet’e mektup kampanyasının duyurusunu yapmak. Ahmet’e yalnız olmadığını, Ahmet’i tutsak etmeyen isteyenlere Ahmet’in yalnız olmadığını göstermek için düzenlediğimiz mektup kampanyasını duyurmak.
Siz de çevrenize mektup kampanyasını duyurabilir, aşağıda yazdığımız adrese mektubunuzu gönderebilir ya da bu yazının altına, yorum kısmına mektubunuzu yazabilirsiniz. Böylece biz mektubunuzu Ahmet’e ulaştırabiliriz.
Ahmet Şık’a Mektup Gönderiyoruz!
Yer: Galatasaray Postanesi
Tarih: 26 Mart 2011 Cumartesi
saat: 12:00
Mektuplarımızı zarfa koyup aşağıdaki adresi yazarak gelelim.
Mektup Adresi:
Ahmet Şık
Silivri Açık Ceza İnfaz Kurumu (Silivri Cezaevi), 2 No.lu Cezaevi B-9 Koğuşu Silivri – İstanbul
09 Mar 2011 at 21:31
Ahmet, bir musibet yaşıyorsun; ama bu durumda iken dahi başardığın bir şey var: Sadece “Ergenekonda kim kimdir” sorusuna yanıt vermedin, basında kim kimdir sorusuna da yanıt vermiş oldun. Yanındayız, seni sevgiyle, gururla ve sıralayamadığım bir sürü anlamlı sıfatla kucaklıyoruz…
17 Mar 2011 at 07:38
Sevgili Ahmet
Ülkemizde her dönem dürüst,namuslu,Devrimci,İlerici kim varsa bedel ödedi Nazımlar,Uğur Mumcular Hırant Dinkler Denizler,Sinanlar ve adını buraya sığdıramıyacağımız kadar bu ülkeyi seven uğrunda can veren insanlarımız kardeşlerimiz,çocuklarımız
şimdi sıra sizde. yaptıklarını ve sizleri hiç bir zaman unuturamayacaklar ve unutmayacağız
09 Mar 2011 at 22:42
Sevgili Ahmet,
Sonuna kadar yanındayım. Seni hiç tanımadım ama yaptığın gazeteciliğin 90lı yıllar için ne kadar önemli olduğunu, 2008 1 Mayıs’ında Şişli Etfal’e atılan gaz bombasının haberini tam tamına yalnızca senin yaptığını biliyorum. Dün akşam oturup iyi olup olmadığını düşündüm. Moralini bozma, yine yüzüne yakışan gülümsemeyle gül. Senin yanındayız ve yalnız değilsin. sana yapılanlara sessiz kalamayacak bir durumdayız. bu “cadı avı”nı sadece biraraya gelirsek durdurabiliriz..
sen kendine, sağlığına dikkat et. hep gülümse ve bizim sevgimizi yanında hisset.
sevgilerimle
Göksun Yazıcı
09 Mar 2011 at 23:33
33 yaşında bir sinemacıyım. bu ülkeye şaşırıp duruyorum. rus bebekleri gibi hataların içinden yanlışlar, yanlışların içinden yalanlar, yalanların içinden yeni hatalar çıkıyor. çivisi çıkmış dünyada, çivisiz bir yerdeyiz. ben bu akşam rahat yatağıma çekilirken siz bir koğuşta bekleyeceksiniz uykunun gelmesini.
size tanrıdan ya da inandığınız tüm güçlerden kuvvet ve sabır diliyorum.
Dokunanın yanmasına izin vermeyeceğiz.
10 Mar 2011 at 22:30
Ahmet,
Dertlenme, dostların, kardeşlerin, yoldaşların var. Cesaretin bulaşıcı oldu. Bizler artık daha cesuruz. Kararlılığın bulaşıcı oldu. Bizler artık bu işin sonuna kadar meydanlardayız. Bize yapmamız gerekenleri hatırlattığın için sana tüm içtenliğimle teşekkür ediyorum.
11 Mar 2011 at 12:08
Ezenlerin ezilenlerin üzerinde kurdukları hertürden hegomanik, fiziksel ve psikolojik şiddetin reddiyesini politik alanda gerçekleştiremeyen onca “sosyalist” varken sen sadece sen olarak bu reddiyeleri, ezenlerin suratlarına hem de mahkemelerinde haykırdın…
Ne kadar gücümüz varsa o kadarı seninledir…
Selamlar
11 Mar 2011 at 15:19
Ergenekon davasının sosyalistlerin üzerine yıkılmaması için mücadeleye
11 Mar 2011 at 15:44
Son yaşananlar ve son yazılanlar safları daha da netleştirdi. bir tarafta rahat rahat yazanlar,halka, kadına v.s. düşmanlığı besleyenler bir tarafta da eşit bir dünya hayali kuranlar… Hiç adil değil, hiç doğru değil. Ben de hep bunları düşünüyorum, sıra kimde ve ne de diyorum? Sıra elimizden giden her şeyde, sıra her geçen gün kaybettiklerimizde, sıra kaybedecek bir şeyimizin kalmamamasında. Sıra bizde. eşitlik için yazan, çizen, sokağa çıkan herkes yalnız olmamalı ya da cesur olmamalı. sesimiz hep beraber çoğalmalı.
sevgili Ahmet, yazdığın mektubu okurken kızına yazdığın cümleler ve senin kızının kahramanı olman çok hoşuma gitti. sanırım sen tek kızının değil yazdıklarınla birçok insanın kahramanı olmuşsun.
umarım bu kötü günler biter, umarım bu kötü günleri hep beraber atlatabiliriz.umarım sesimiz daha da çoğalır.
11 Mar 2011 at 16:40
Sen güzel insansın
herkes biliyor bunu
yaramı alıp uzak şehirlere gidiyorsun
-saçlarımı düz bir denize ısmarlıyorum
utanma! ayıp değil ki bu
bak ben utanıyor muyum?
kanayana kadar dizlerim, misket oynarken
hem, unutma herkes birilerinin yarasını taşır uzaklara.
Birhan Keskin
biz okurların olarak yanınızdayız Sevgili Ahmet Şık, en kısa sürede sevdiklerinize kavuşmanız dileği ile..Sevgiler
11 Mar 2011 at 19:25
İyi ki varsın!
11 Mar 2011 at 19:29
Eşit , Özgür , Aydınlık bir dünya için verilen kavga tüm dünyada senin gibi cesur hümanistlerin önderliğinde devam ediyor ve edecek …
Bu kavganın içinde olmaktan senin gibi bir yoldaşım olmasından gurur duyuyorum ..
Bir gün her çocuk şeker yiyebilecek ve silah yerine sadece çiçeklerle tanışacaklar….
TÜM YÜREĞİMLE KUCAKLARIM
Ulaş
11 Mar 2011 at 20:09
Ahmet seninle dört yıl aynı serviste çalıştık. Pek çok habere birlikte gittik. O günlerde mesleğe yeni başlayan genç bir gazeteci olarak senin tecrübelerinden hayli faydalandım. Her zaman haksızlığın karşısında ezilenlerin yanındaydın. Toplumun çoğunun kör bir milliyetçiliğe saplandığı o günlerde sen inandığın düşüncelerde tavizsizdin. Bu nedenle kimi zaman gazete yönetimiyle bile karşı karşıya geldiğini hatırlarım. Haber takipleri sırasında uğradığın saldırıları ise saymıyorum. Ağzından bir kere bile iktidarı, sistemi, güçlüyü hele hele çeteleri öven, haklı gören tek kelime dahi duymadım. Farklı yerlerde çalışmaya başladığımız için 10 yıl süresince pek bir araya gelemedik. Ancak seninle ilgili kanaatim asla değişmedi. Olaylar karşısındaki cesur duruşun hafızamda tazeliğini koruyor. Asla dönem gazetecisi olmadın. Rüzgara göre değil inandığın ilkeler doğrultusunda gazetecilik yaptın. Bu nedenle hem Ergenekon’a karşı çıktın hem de bu belayı aratmayan başka bir derin yapılanmayı araştırmaya, kitaplaştırmaya çalıştın. Ne olduysa ondan sonra oldu. Bu hain komplodan alnının akıyla çıkacağına kuşkum yok. Bu süreçte seni seven ve inanan diğer bütün arkadaşların gibi ben de özgürlüğün için elimden geleni yapmaktan kaçınmayacağım. Selamlar.
11 Mar 2011 at 20:48
Merhaba Ahmet;
Sen tutuklanmadan önce 2-3 gün önce bianet.com’daki yazılarından iki tanesini okudum…farklı ve güzel yazılardı…ama yine de yazarın ismine pek dikkat etmedim..sen tutuklandıktan sonra tesadüf bir şekilde yine okudum o yazıları..yazıların sana ait olduğunu görünce hem hoşuma gitti; hem şaşırdım…
şaşırdım, çünkü; bu böyle yazıları yazan bir insan nasıl olur da tutuklanır, dedim…
11 Mar 2011 at 21:02
Sevgili Ahmet,
Gazeteci değil diyenler olmuş senin için. Sınırlı bir tanışıklığımız var ama ben son yirmi yıldır Gazi mahallesi olayları gibi, “Hayata Dönüş” gibi çok zor hadiselerin bir çok yönünün biraz da senin titiz, araştırmacı gazeteciliğin sayesinde kamuoyuna yansıdığına bizzat tanığım.
O haberleri taa Londra’lardan, çalıştığım uluslararası yayın kuruluşu adına arayıp, senden dinlerken, kaydeder ve yayına hazırlarken, soğukkanlılığın ve cesaretine, araştırma için herşeyi göze alışına ve ısrarcılığına, gözlem gücüne, titizliğine ve insanlığına bir meslektaşın olarak hayran olmuştum.
Eleştirmek daha kolaydır da beğendiğimiz insanlara haklarında ne düşündüğümüzü söyleme fırsatı bulamayız pek nedense. Bugüne kısmetmiş bunları söylemek.
Ben sosyalist bir ailede büyüdüm. Çocukluğumda hep iyi ve yürekli her insan büyüdüğü zaman hapse girer sanardım. Bu zannım elli yıllık ömrümde çok da yanlış çıkmadı. Bu hapislik de cesur ve düzgün bir gazeteci olarak sana ceza değil, kıdem olsun.
Sevgiler
Kumru
11 Mar 2011 at 21:30
kardeşim ahmet,
bir kaç sebeple memlekette değilim. mart’ın 20’sine kadar da olamayacağım. her gün en az üç-dört kere adını arama motoruna yazıp ‘tazele’ diyorum makinaya. kim ne herze yumurtlamış, kim kimin kanından besleniyor, kim kiminle olmadık husumet yaratmış; başka şey yok gördüğüm. can ağbi’nin 72 yazında dediği gibi “nasıl da hırtça bölündük birader, adamlar vurdukça satırı, sakatatçı dükkanına döndük”… kızını tanımadım, sevgilin seninle eleleydi, bir kere ayaküstü tanıştık. ama o perşembeden beri aklım fikrim onlarda. biliyorum, yalnız bırakmayacak arkadaşlarımız var bizi. hep olacak… azın çoğun hükmü yok, hakiki olanda gözümüz. şüphenin kapısını tıkladığı bütün yürekleri bizden saymamaya kararlıyız. kimi hangi rüzgar nereye savurursa savursun, yüreğimizin sıcak kuytusu hep pırıl pırıl aynı soldan çarpacak. ne küçük farklılıklarla kıyılarımız ayrılacak, ne de uğultudan seslerimiz işitilmez olacak. senin mapusluğun bizim utancımız, senin öfken yelkenimizin rüzgarı. senin vaktiyle yediğin dayaklarda kalkan copların hangi elden çıktığını mı tartışacağız gecenin bu vaktinde. vurmaya, kıymaya meraklı, kendi varoluşunu ordan kuranların adları mı kalıyor geriye? yine sen olacaksın, yine bir kaç güzel çocuk, biraz daha ağaracak saçımız, biraz daha eskiyecek zaman… ama gözlerimizdeki o ilk çocuk halimiz, şimdi kimlerin eline düştüğüne yandığımız cumhuriyet’teki günlerimize emsal durdukları yerde duracak aynı çocuk haliyle. mektubunu okurken kardeşim hrant’ın dediği gibi; döküldüm. koydum bir kenara, saklıyorum. bir gün çıkarıp göstermek gerekirse diye… bazen adımızın altını çizerek bize yapmak istedikleri bütün kötülükler adımızı seratin harfiyle parlatıyor. sana olan da bu… döner dönmez ellerimle beyaz kağıda yazacağım. belki bişeyler çiziktiririm. ilerde bakar güleriz acısını anmadan… bütün çekeceğin özlemlerin yanında küçük kalsa da, seni hiç olmadığı kadar çok özledim… her “adalet için” dediğimde, her duruşmasında hrant’ın slogan attırırken dostlarımıza, “ahmet için” de dedirteceğim bir kere bile olsa…
gözlerinden öperim güzel kardeşim…
kemal gökhan
11 Mar 2011 at 21:33
ahmet, bende hep senin gibi davrandım;imamın ordusuna karşı olduğum kadar her türlü orduya karşı oldum.ergenekon denen uydurma örgütte sapla samanı karıştırdılar nasılki vküçük gibi bir faşistle seni aynı kefeye koydularsa bu operasyonun sadece onlara muhalif olanlara yapıldığı gibi.seninleyiz yoldaş
11 Mar 2011 at 22:40
merhaba,
Birileri onların isteklerine göre yaşamımızı şekillendirmemizi istiyor ve yine o birileri
yaşamın bize sunduğu tek alternetifin bu olduğunu salık veriyor.Siz perdeyi araladınız ve başka yaşamların da mümkün olduğunu gösterdiniz cesurca.
İyi ki varsınız. unutmayın ki cesaretiniz cesaretimizi çoğaltıyor.
12 Mar 2011 at 00:06
Ben dağınıklığı severim , yaşanmışlık hissi verir.. Dağınık yaşamlar mücadelenin izlerini taşır , güç verir.. Fakat ben utanıyorum onca emeğin , onca mücadelenin karşığında bu hali yaşayan insan ! sen ! bu durumda iken .. Vicdanı kör sağır ve dilsiz olan o karanlıkta kalanlar günışığında neye benziyecekler?! İnsanın yüzü yere geleceğine , sırtı yere gelsin ! Sen ulvi bir amaca hizmet ettin her zaman biz biliyoruz .. Yaşadıkların seni güçlendirecektir ve kaldığın yerden devam edeceksin !
Sakın kendini yalnız sanma ..!!
12 Mar 2011 at 00:10
sevgili ahmet yalnız değilsin sen denizlerin mahirlerin bu ülkenin fakir halkı için ölümü göze alan onlar için kalem kıran şerefsizlerin olduğu bir ülkede onurunla kalemini satmadan mücadeleni sürdürüyorsun.denizleri idam edenleri kimse tanımıyor ama bu ülkede denizler bitmedi.onurlu mucadelende arkandayız seni destekliyoruz.sana inanıyoruz ve seni seviyoruz
12 Mar 2011 at 00:11
Eleştirel yaklaşımın, objektif olmanın, araştırmacı ruhun ketlenmeye çalışılması George Orwell’ın romanlarındaki distopik bir dünyanın içine çekiyor bizi gittikçe. Kaynayan kurbağa misali; su ısıtılıyor ama neler olduğunu anlamak için yüz dereceyi beklememiz gerekmiyor. Bu mektup size, ama bir yandan da herkese. Bilin ki yalnız değilsiniz. “Sevginin gücü, güce olan sevgiyi aştığı vakit, dünya aydınlığa kavuşacaktır.”
12 Mar 2011 at 08:57
Ahmet abi, sevinmelisin diyerek mesajıma başlıyorum. Sevinmelisin çünkü, birşeyleri başardın, birilerinin korkusu-kabusu oldun. O yüzden içeridesin,-yani fiziksel olarak içerde,düşünsel olarak bizimlesin. Hep bizimle. Medya riyakarlığına aldırma o hep böledir. Her başarının bir cezası vardır sözünü, toplu iğneyle yakana yapıştırmak isterdim. Bugünlerde ahmede dokunan yanar diyorlar, biz sana sarılıyoruz. Bir gerçektir bu ülkede, ‘ekmeğini ikiye bölenlerin,umudunu türkü yapanların,birileri için -hemde hiç yüzünü görmediği- hayatı pahasına savaş verenlerin, azlığı bir gerçektir. Evet gerçektir. Velakin bu birşeyi değiştirmeyecektir. Dünya varoldukça senin gibilerin çıkıp, yalanları yalancıların suratına fırlatacağı aşikardır. Kayıtsız ve koşulsuz yanındayız ahmed abi. Yüreğini ferah tut. Kazanacağız! Mutlaka Kazanacağız!
ADANA
12 Mar 2011 at 09:07
hey arkadaş selamlar..
Aynı sokakta ölümün kokusunu ve bedenlerimizin kurşunlara hedef olması pahasına mesleğini seven sana ve bizlere kolay gelsin.Sen her zaman meslektaşlarına örnek oldun.Saygılar
12 Mar 2011 at 10:08
“Ahmet Şık, tüm hayatı boyunca devrimci ilke ve değerlerin sahibi olmuş bunları, işini kayıp etme, iş bulamama ve başta DOĞAN medya canavar Tekeli olmak üzere kara listelere adını yazdırmış onurlu bir aydın, değerli bir kardeşimizdir. Başta JİTEM olmak üzere sermaye devletinin her türlü karanlık örgütlenmesinin açığa çıkarılmasında elinden geleni yaptığı gibi bu uğurda bedel ödemekten geri durmamıştır. İşsiz kalmış açlıkla terbiye edilmeye çalışılırken ne ironidirki ömrü boyunca savaştığı, insanlarla aynı konumda zindana tıkılmıştır. Kısa bir süre önce hasta tutsakların özgürlüğü için mücadele eden Hasan Basri Aydın tutuklanmış, hasta olarak zindana atılmıştı. Hasta bir tutsak olarak zindan elbirliği ile (Avukatlar, aydınlar, soysal medya aktivitisleri ve devrimciler) dışarı çıkardığımız Hasan Basri Aydın kenidisi için ve Pınar Sağ için düzenlenen eyleme katılmıştı. Biz birleşirsek Ahmet’i de dışarı çıkarabiliriz. Karanlıkların Aydınlıklara çıkarılma kavgasında Ahmetle birlikte yürüyebiliriz. Bu kavga onunda dediği gibi SOSYALİZM kavgasıdır. Ahmet yendien bu kavgada tüm yeteneklerini kendi alanından sergileyebilir. Bir canımızı vermektense içerdeki canlarımızı yarım özgürlüğe çıkarabiliriz. BUNU YAPABİLİRİZ…”
Facebook- Ahmet Şık’a Özgürlük Grubu
12 Mar 2011 at 15:00
Sevgili Arkadaşım Ahmet,
Biz hepimiz, tüm arkadaşların, dostların, sana inanan herkesle birlikte yarın Taksim’de olacağız ve sen özgürlüğüne kavuşana dek de olmaya devam edeceğiz.
Çünkü hepimiz sana yürekten inanıyor, güveniyoruz. Gazeteci olduğunu, temel derdinin gerçekleri ortaya çıkarmak olduğunu biliyoruz. Sen gerçeğin tarafındasın hepsi bu, ama gerçek iktidar sahiplerinin gücünü zayıflatır, o sebeple pek haz etmezler gerçekle uğraşanlardan… O nedenle saldırıyorlar sana ve gerçekle derdi olan diğer gazetecilere. Sizin satın alınamayacağınızı biliyorlar.
Sap ile samanın, at izi ile it izinin birbirine karıştığı, karıştırıldığı bu davada senin yerinin orası olmadığını adımız gibi biliyoruz. Sen gerçeksin ve oradan çıkıp özgürlüğüne kavuşacaksın. Bu mutlaka olacak.
Yürekten Sevgiler,
Ebru Tutu
12 Mar 2011 at 16:36
Ahmet’cim, Canım Arkadaşım, Kardeşim,
“Haydi, gel artık” demiştin son konuşmamızda. Geldim Ahmet’im. İstiklal caddesi boyunca senin için yürüdüm, bağırdım ve yaklaşık yirmi yıldır canım gibi sevdiğim, bildiğim, güvendiğim, bir an bile kuşku duymadığım seni; GAZETECİ AHMET ŞIK’ı alkışladım.
Bundan sonra n’olur? Bize, bildiğimiz Ahmet’i yanlış belletmeye çalışacaklar ama nafile! Seni ta Cumhuriyet’ten beri tanıyan bizler, hakkındaki tüm iddialara gülüp geçeceğiz.Bir an bile moralin bozulmasın. Her an kalbimizin seninle birlikte attığını bil ve güçlenerek çık oradan.
Seni sımsıkı kucaklıyor, gözlerinden öpüyorum.
12 Mar 2011 at 16:53
Sevgili Ahmet,
Seninle ilk gerçek tanışmamız Metin Göktepe’nin öldürülmesi olayı ile olmuştu. Yukarıdan o kadar çok baskı geliyordu ki ‘bu haberleri niye yapıyorsun, görme bu olayı’ diye… Ama bizler yaptık, yazdık… Metin Göktepe olayını Türkiye’ye duyuran gazetecinin (Murat İnceoğlu ile birlikte)Ergenekon sürecine dahil edilmesi kadar saçma bir durum yoktur dünyada. Senin sesini, araştırmalarını, yazılarını sustaramayacaklar, inan bana! Zaten sen de biliyorsundur bunu… :)))
Sevgiyle kucaklıyorum seni
Evin
12 Mar 2011 at 18:10
Sevgili Ahmet,yalnız değilsin,dürüst gazetecilerin her zaman yanındayız dostların seni dışarıda bekliyor.
12 Mar 2011 at 18:42
Sevgili Ahmet. 2 annenin (annemizin ) ve Arat’ın mektuplarından sonra ne diyeceğimi açıkçası bilemiyorum. Bir yandan senin adına seviniyorum çünkü tarifi zor sevgilerle bağlanmış insanlar var etrafında. Bunu sen başardın. Bir yandan ise öfke dinmiyor, maruz kaldığın şeyi meşrulaştırmak için afili kelimeleri kendisine kalkan yapmış niceleri gördükçe. Sen sadece bir gazeteci değil, aynı zamanda bu ülkenin aydınlık yüzlerinden, seslerinden, cesaretlerinde, yüreklerinden birisin. Ahmet ve nice Ahmet’ler için, sevgiyle selamlar.
13 Mar 2011 at 01:00
Sayın Ahmet Şık,
Elbette ki siz ezilen halkların yanındasınız,yoldaşsınız.
Güneş balçıkla sıvanmaz.Haklı mücadelemiz sizin için de devam ediyor. Devrimci selamlarımı gönderiyorum Saygılar…
13 Mar 2011 at 06:41
Kardeşim Ahmet,
Seni hiç tanımamama rağmen,sana kardeşim derken, sadece içimdeki hislere ve senin (bellik ki kalbin gibi )masum yüzüne, ezilenlerin yanında yiğit duruşuna göre değerlendirdiğim içindir. Bu ülkede içeriye alınmak için ille de bir görüşün yanında olmak gerekmez. Karşı olsan da sonuç değişmez. Adli sistemimize göre kanaat yeterlidir.Mesela PKK olmadığı halde İsmail Beşikçi’ye de PKK’yı destekliyor diye ceza verebildiler. Sen de fincancı katırlarını ürküttün belliki. Yargı sürecinde bana göre hukuk falan kalmadı. Sadece siyasi değerlendirmeler ve sonuçları var. Bir örnek de Deniz Gezmiş’lerden vereyim; ona verilen ceza hukukimiydi? Hukuk olmayan yerde vicdan olmaz. Sana ve ismi unutturulamaz olan binlerce kardeşime selam.
13 Mar 2011 at 07:48
sevgili Ahmet
Sevgili Ahmet,
Demokrasi ve özgürlükler için demokrasi karşıtı güçlere karşı verdiğiniz demokratik mücadeleyi biliyorum, mücadelenizi destekliyorum.Bu uğurda demokratik mücadele veren tüm basın emekçilerine ve çağdaş aydınlara yapılan zulmü kabul edemiyorum.
13 Mar 2011 at 12:11
Ahmet
yüreğinin ışığı sönmesin.
Çünkü aynı yüreği taşıyan dostların,yoldaşların var.
Bu bir süreç biliyorsun ve bu süreci güzelliğe olan sevgimizle direneceğiz.
Mücadelemiz dünyanın güzel günleri çoğaltması,yaşatması için değil mi yoldaş.
13 Mar 2011 at 12:43
Merhaba Ahmet,
Kişinin yaptıkları yapacaklarının teminatıdır.Metin Göktepe ile tanıdık seni.Odur budur dik duruşunla,seni sindirmek isteyenlere prim vermedin.Şimdi senin kim olduğunu birilerinden öğrenecek değiliz.Doğru yoldasın ve bizler arkandayız.Basın olağanüstü bir dönemden geçiyor.Bu ne ilk ne de son olacak.Tarih ezenleri ve ezilmek istenenleri layık olduğu sayfalarında yazacak.Senin doğru yolda olduğuna inancımız ve dostluğumuzdan güç al.Dost selamlarımla…
13 Mar 2011 at 13:17
Sevgili Ahmet,
Sıra ne yazık ki sana da geldi. Işığın sönmesin be kardeşim.Nefesine kuvvet…
Serkan
13 Mar 2011 at 18:13
Ahmet Şık “Ergenekon Terör Örgütü” üyesiymiş iddiaya göre! Öyle saçma geliyor ki; mesela Başbakan’ın CHP’den milletvekili adayı olmak için görevinden istifa etmiş olması, Kılıçdaroğlu’nun AKP’ye genel başkan olması gibi! Bahçeli’nin PKK lideri olduğunun ortaya çıkması, yahut ne bileyim; Fettullah Gülen’in Fenerbahçe Teknik Direktörü olup yerini Aydın Doğan’a devretmiş olması gibi! Veya Emin Çölaşan’ın Vakit’in yayın yönetmeni, Abdurrahman Dilipak’ın Sözcü’nün murahhas azası olarak atanması, Bekir Coşkun’un kedi katili çıkması, Aziz Nesin’in Sivas Katliamını gerçekleştirmiş olması gibi! Gibioğlu gibi! Öyle saçma geliyor ki; ağlanacak halimize gülmüyoruz, gülünecek halimize ağlıyoruz gibi! Ahmet Şık “Ergenekon Terör Örgütü” üyesiymiş iddiaya göre; birileri çıldırmış gibi! Sen aklına mukayyet olmaya devam et Ahmet, bizler öyle yapmaya çalışıyoruz!
14 Mar 2011 at 00:44
Değerli Ahmet Şık,
Tutuklanana kadar adını bilmezdim. Cehaletimin büyüklüğünü gazetecilik özgeçmişini okuyunca farkettim. Meğer Metin Göktepe’nin, andıçların, “Hayata Dönüş” Operasyonu’nun, Gazi Mahallesi Katliamı’nın muhabiri senmişsin de haberim yokmuş. Evvela bu gecikmiş “kalemine sağlık” için özürlerimi kabul et.
Kitabını yazanlardan biri olarak hepimizden iyi bilirsin: Ergenekon operasyonu iki koldan çalışır. Birinci kol kimi zaman delilsiz suçlamasız aylar yıllar süren tutuklama ve gözaltılar. Bu kol devlet aygıtları tarafından yürütülür. İkinci kol ise basına sızdırılan kayıtlar ve masaya yatırılan ideolojik-politik geçmiş yoluyla karalama ve rezil etme. Bu kolda da telekulaklar, yandaş medya ve propaganda yayıcılar çalışır. Birinci kol zaten izi bile sürülemeyen zamanlardan beri nasıl çalışıyorsa öyle çalışıyor, o alanda herhangi bir reform yok. İkinci kolu bu AKP hükümeti döneminde bayağı bir ilerletip geliştirdiler. Geldiği taşrada “falanca fuhuş yapıyor, filanca rakı içip Allah’a küfretmiş” diye rakiplerine makine gibi iftira atan tefeci bezirgan sermaye, iktidara gelip burjuvalaşma yoluna girdikçe tekniğini, elektronik dinleme sistemlerinin teknik ve sosyal bilim tahsilli liberallerin ideolojik desteğiyle bayağı bir ilerletip modernize etti.
Sende birinci kol eskisi kadar başarılı oldu. Bunun sorumlusu da maalesef tabana yayılan demokratik bir hareket yaratamayan devrimciler. Bunun faturasını senin fazladan ödüyor olman ise ne devletin ne de iktidarın değil, hayatın adaletsizliği. Bu noktada sana sabır dileyip sınırlı bireysel desteğimi sunmaktan başka bir şey gelmiyor şu anda elimden.
İkinci kolda ise durum bambaşka. Özel harp rejiminin bile içeri aldırmadığı veya aldıramadığı senin gibi bir gazeteciyi içeri aldırarak; Ergenekon operasyonunda ilk defa rezil edeceğiz derken rezil oldular, karalayacağız derken yüzleri Bilal-ı Habeş karasına döndü. Ne ideolojik-politik geçmişinde herhangi bir iktidar odağına yönelik en ufak bir sapma bulabildiler, ne de dinlemeye düşmüş en ufak bir kirli çamaşırını. Delilleri bile insan içine çıkacak yüz bulamadı ki ‘gizleniyor’. Seni Mustafa Balbay ve Soner Yalçın gibilerle aynı ideolojik-politik çuvala sokabileceğini düşünen amatörlerin içine düştükleri bu kepazelik onlara epey bir yeter.
Sana “cesaret, biraz daha cesaret, hep cesaret” dilerim.
15 Mar 2011 at 13:50
Bir Can Yücel şiiri. Destur şarkısını yapmış, kızımla radyoda dinledik, sevdik, birlikte söyledik. Umarım senin de hoşuna gider Ahmet… Selamlar
Kovalamayın beni yatağa
Hiç uykum yok
Daha lafınıza karışacağım
Ortalığı dağıtacağım daha
Televizyonu kapatacağım
Ayçiçeği resmi yapacağım daha
Başparmağıma şiir okuyacağım
Islık çalacağım
Daha çok işim var
Gecenizi karartacağım
Kütahya vazonuzu kıracağım
Vakitsiz yatırmayın beni
Daha çok erken
15 Mar 2011 at 14:15
Ahmet abi, güzel abim,
“Ahmet Şık’ın gazetecilik felsefesinin tek temeli vardır: Görmeyenin gözü, duymayanın kulağı, konuşamayanın sesi olmak” demişsin ya, işte onun için oradasın şimdilik. Kendime kefil olmam bu hayatta lakin sana kefilim abi. İnsanlığına, sosyalistliğine kefilim.
Kendine iyi bak abi, görüşeceğiz….
16 Mar 2011 at 17:56
Ahmet Abi,
Bir an evvel oradan dışarı çıkmanı istiyorum. Bugün aklıma geldin. Yürürken, martılara bakıyordum ama seni düşünüyordum. Burada seni tanıyan tanımayan sayısız kişi, özgürlüğüne kavuşacağın günü diliyor, hayal ediyor. Olağabildiğince az hasarla kurtulmanı ümit ediyorum. Söyleyecek çok şey var ya böyle zamanlarda bir suskunluk çöküyor işte. yalnızca yalnız olmadığını, sevildiğini unutmayasın.
sevgi, saygıyla
21 Mar 2011 at 08:16
Yalanın, dolanın, ikiyüzlülüğün, riyakarlığın DEMOKRASİ ve ÖZGÜRLÜK olarak kabil edildiği ülkemde DEMOKRAT ve ÖZGÜRLÜKÇÜ olduğunu “DEMOKRATİK YOLLARLA DİLLENDİRMEK” demokrasiye ve özgürlüğe saygısızlıktır. düşüncelerini paylaşıyor, bir kürt solcusu olarak yanında olduğumu söylemek istiyorum.
25 Mar 2011 at 11:47
Merhaba,
Sürgün Türkçe’deki en muhteşem sözcüklerden biri. Tarihimiz bize bunu öğretti. Biz gördük ki sürgünler hep sürgünlere vesile oldu. Siz ve sizin gibi tutuklu bulunan, bu ülkenin pek çok güzelim insanı şimdi bir anlamda sürgünde belki ama siz de biliyorsunuz ya, bu sürgünler de bahar dallarına dönüşüyor. Eğer mümkün olursa, lütfen Nedim beye ve diğer can insanlara da iletin biz çok kalabalığız ve yanınızdayız.
Nefes nefes sabır ve huzur diliyorum.
Saygılarımla.
25 Mar 2011 at 11:47
ülkemizde yandaşlar ve korkaklardan, maalesef bu kesimin içersine bir çoğumuz dahiliz, başka cesur birilerinin de yaşadığını gösterdiğin için sana teşekkür borçluyuz. mağdurların artık zalimlerin en zalimine dönüştüğünü ve tarihin bunlardan hesap soracağı günü senin sayende daha bir umutla bekliyoruz.
25 Mar 2011 at 15:41
Umarım yeni kitabınızı biz okuyucular en yakız zamanda okuma fırsatı bulurlar. Gün gelir devran döner üzmeyin kendinizi. Haklılığınızı bizler biliyoruz. Tez zamanda Silivriden çıkıp kitabını tanıtman dileğiyle.
25 Mar 2011 at 21:14
Sevgili Ahmet,
Hayatımın en büyük şaşkınlığını seni sabahın köründe Silivri’ye taşıyan araca bakarken yaşadım. En büyük utancını da Doğu Perinçek posterleri arasında senin tutuklanmanı protesto ederken… Meğer nelere kadirmişsin sen! Muktedirlerden bile daha büyük bir gücün varmış meğer.
Çabuk çık, Bilgi’deki arkadaşların yolunu gözlüyor.
Çok sevgiler
Aslı Güneş
25 Mar 2011 at 21:23
”
ben yanmasam,
sen yanmasan,
biz yanmasak
nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa
hava toprak gibi gebe
hava kurşun gibi ağır
bağır, bağır, bağır, bağırıyorum
koşun! kurşun eritmeye çağırıyorum ”
Ahmet Bey ,tam da Nazım ‘ın dediği gibi ne yazık ki birileri “yanmadan” gelmeyecek aydınlık günler ,siz bugün verdiğiniz mücadele ile aydınlık günlerin onurlu savaşını sürdüyorsunuz.. Kurşun gibi ağır bu günlerde çığlığımızın sizinle ,sizlerle birlikte olduğunu bilmenizi istiyorum..
26 Mar 2011 at 09:27
canımız yana yana bagırıyoruz..
bu günler gececek.. ve zamanı geldiginde tarih sizleri yazacak..omurgasızları degil.. dayanın.. bizler icin..
26 Mar 2011 at 14:15
Sevgili Ahmet Bey,
Walter Benjamin’in dediği gibi, “tarihin havını tersine taramak” gereğinin bilinciyle Ergenekon davasına dair bize anlatılan bunca şeyi kendi hakikati içinde kavramaya çalışıyor ve eleştiriyorum. Kitaplarınızın yardımıyla anlamını çözmeye çalıştığımız tarihin bu kırılma anında, bu Dava kapsamında yargılanmaya başlanmanızın tedirginliğini yaşıyorum. “Bütün yalanlar kötülükler kokar; üstünü örtebilirsin ama yok edemezsin…” Inside Man filminden bu alıntıyla başlamıştınız ilgiyle okuduğum ‘Kontrgerilla ve Ergenekon’u Anlama Kılavuzu Kırk Katır Kırk Satır’ kitabınıza. İmamın Ordusu kitabınızı da okumak için sabırsızlanıyorum ve bu kitabı okuma hakkımı gasp edenlerden hesap sorulacağı günlerin geleceğini umuyor ve biliyorum. Güçlü, sağlıklı ve umutlu olmanız dileklerimle… Füsun Çiçekoğlu
27 Mar 2011 at 00:32
Ahmet Abi,
Uzaklardan yazıyorum sana mektup yolladım ama ulaşır mı bilmem senin kitabının kopyalarının izini sürüp siliyorlar bir bir bunlardan her şey beklenir artık. ama sen yakında çıkacaksın ve bunları okuyacaksın biliyorum. Çünkü sana inanan herkes bunun için uğraşacak. Ne yapmalı sorusunun cevabını sende buldum. Anlatmak herkese, gerçeğin beşini bırakmamak eğilmemek. Bu dünya bazıları ya da pek çoğumuz için hep zor oldu ama sen ve sen gibilerin varlığı hep güç verdi hayallerine sahip çıkması ve gerçeğe olan inancını yitirmemesi için. Bana öğrettiğin her şey için teşekkür ederim ders olarak değil İnsan olarak…
Kalbim ve aklım seninle… Gonca Şentürk
28 Mar 2011 at 16:24
21 yaşındayım,utanıyorum.bir şey yapmadım,hiç bir şey yapmadım ama utanıyorum.üniversitemin kampüsündeki polislerden,öğrenci sayısıyla denk olan güvenlik görevlilerinden,kütüphanemize kadar girip bizleri sürüyerek dışarı çıkartan polisten hepsinden dolayı ben utanıyorum.gazeteci olmak istiyorum.bir kişi bile inansa yazdıklarıma yeter diyorum.içeride olman,içeride olmanız en büyük mutsuzluk,umutsuzluk kaynağım.ama yine de vazgeçmiyorum,pes etmiyorum.ülkem adına utanıyorum yalnızca.gazeteyi elime alıp da bugün de bu gazeteci tutuklanmış yazdığında hemen kapatıyorum sayfayı,daha fazla utanmamak için.bir kişi bile inansa yazdıklarına yeter değil mi?biz sana inanıyoruz,her zaman yanındayız.bak bir kişi de değiliz üstelik.bir gün herkes bunların hesabını verecek.her gün aklımızdasın.
yakında görüşeceğimizi biliyorum.
dilara ilbuğa
21 Nis 2011 at 04:35
Ağabey, Günaydın
Güneş doğdu bir saat oluyor, insanın hiç tanımadığı birini aklına getirmesi böyle imiş işte.. Diyarbakır karıştı yine. Doksanlara döndü birden ortalık. Gergin, basınçlı, üzücü öfkeli günler… istanbula manu chao geldi. ve senin için bir tişört hazırladılar. üzerinde resmin var. Ahmet Şık’a özgürlük tişörtü. Çıkınca görürsün. çok güzel bişiy.
Bu mektuplar yeniden gönderilecek mi bilmiyorum ama aklımızdasın, sağlam dur. sevgi saygıyla
hande